* “Enis Eryılmaz ile bir gün”
Şimdi bu başlık neden ispanyolca diye sorabilirsiniz. Borges, Poe gibi yazarlarda bazen yazdıklarının arasına latince kelimeler sıkıştırırlar; ama benim amacım böyle bir şey değildi. Yanımda duran Enis Eryılmaz şahsiyetinin bütün yazdıklarımın ispanyolca olacağını düşünüp yanımdan gitmesini sağlamaktı bütün amacım….
İçmek isteğiyle yanıp tutuşarak yanıma geldiğinde saat 21.00 sularıydı. Maltepe’de ki muhafazakar ailemin evinin içine şen kahkahalar atarak girip “bana şarap bardağı bul ” ve “bu akşam içeceğiz” den başka ağzından bir kelam duymak bir yarım saat mümkün olmadı. Neyse ki Taksim’ e gitmek fikrinden vazgeçirerek Cadde’de bir yerlere gitmeye ikna edebildim kendisini. Krizden zerre etkilenme emaresi göstermeyen güzide CADDE mizde boş bir mekan bulmak konusunda oldukça zorlansakta, en sonunda “benzin” de karar kılıp oturduk. Oturduğumuz masayı beğenmeyip değiştirme denemizin ilki başarısızlıkla ikincisi başarı ile sonuçlandı. Taşınırken nargilenin közünü yandaki arkadaşın kopluna düşürdüğümü ve beyaz son derece şık – ve muhtemelen çok pahalı- kazağı yaktığım gibi ayrıntıları es geçiyorum.
Gecenin ilerleyen bölümlerinde felsefeden tarihe,sanattan edebiyata, ticaretten mutluluğa onlarca konuda tartışmaya çalıştık. Çalıştık, zira yanımızda ki hafif arıza gençler bağırarak konuşma aşamasının da üstüne çıkarak çığlık atma moduna girmişlerdi. Enis’in bu geri zekalılarda bir gitmedi, süt vaktiniz gelmedi mi, bu ne kardeşim gibi serzenişlerini katiyetle üzerine almadı bu bağırtkan grup. Enis kelle vaziyette, benim damarlarda tek gram alköl yok bir şekilde eve döndük. 04.00 gibi sızıp sabah 11.00’de Kadim arkadaşımız Ati’ye kahvaltıya gideceğimizi hatırlayarak yataktan sıçradık. Çok harika bir kahvaltıdan sonra – Ati’nin eşi Hülya’ya sanal alemde tekrar teşekkürlerimizi sunarız- İzmit yollarına düştük.
Akşam Enis’in bir kız arkadaşıyla KAhve Dünyası’na gittik ki ben kızı iyi tanıdığını zannediyordum, ama yanılmışım. Muhabbetin ora yerinde bende kızın telefonu veya MSN’si yok diye beni dürterek topu hatta gülleyi bana attı. Ben de ulan nasıl alayım 2 dakka muhabbet ettik diye kızın numarasını dedim. Bu nokta da felsefik bir düşünce olarak bu konuyu ele alma gereği içimde hasıl oldu. Kız – erkek ilişkileri üzerine…çok derin, uzun, çetrefilli, karışık, karmaşık….bir konu olduğundan burada bahsetmek istemiyorum. Sadece Bu bolg’un sahibi Enis Eryılmaz bir “Issız Adam” triplerinde haberiniz olsun. Bende de az çok bu hareketleri bekliyor ama bizde öyle bir yaklaşım yok yani…
Her ne ise, benim İstanbul’ a dönüş vaktim yaklaştı. Akşamda CRR’ de bir konsere gideceğim. Blog sahibi şahsiyetle bir günden fazla süren beraberliğim genel hatlarıyla böyle geçti. Kebapçıda aç kaplanlar gibi yemek yeyişimiz, bunun bünyede yaptığı gazın gece film izlerken ki dışa vurumları, karşı cinsla başarısız iletişimlerden doğan uzaklaşmanın erkek fizyolojisinde yarattığı baskının sonuçlarından doğan davranışlar-kabaca abazanlık- gibi konulara da girmek istemiyorum. Hiç vaktim kalmadı.
Bir cevap yazın
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.